Günümüzde şirketlerimizin en büyük problemi, kar edememek yada yeterince
kazanamamak. Hangi işveren ile görüşsek derdi “Para Kazanamıyoruz”. Para kazanamamak
yada yeterince para kazanamamak gerçekten ciddi bir sorun. Firmalarımız varlığını
koruyabilmek, yatırım yapabilmek, kendini her alanda güncel tutabilmek için kazanmak,
yeterince kazanmak zorundadır. Aksi bir durum tükenişin başlamasıdır. Elde ettiğimiz
kazanımların yarınlara taşınamamasıdır. Hep dert yandığımız bu konunun nedenleri nelerdir?
Daha da önemlisi çözümleri nelerdir? Diye sormak geliyor insanın aklına.
Kar edememenin temel nedeni olarak müşteri olarak tanımladığımız kişi, kurum vb.
yapıların talepleri, farkındalıkları ve en önemlisi de alternatifleri her geçen gün artmaktadır.
Müşteri istemiş olduğu ürün/hizmetin daha iyisine, kötüsüne, ucuzuna, pahalısına
ulaşabilmektedir. Bu da müşteriye seçme olanağı sunmaktadır. Burada rakiplerimiz yani
müşterinin alternatifleri arasında bulunan firmamızı tercih etmesini ne sağlayacak. Bizleri
yani firmamızın ürün/hizmetini diğerlerinden farklı kılan nedir? Bu farklılık müşteri için artı
değer üretmeli, rakiplerimizin de yapamadığı … olmalı? ki seçimini bizlerden taraf yapsın.
Bu süreç farklılaşmayı tanımlamaktadır. Son dönemin en önemli kavramı olan inovasyon
(yenileşim) sürecinde “ya farklılaş ya da öl” sloganı ile sesini yükseltmektedir. Ürün/Hizmetini
farklılaştırabilen firmalar rekabette öne geçmekte daha yüksek katma değerli ürün/hizmet ile
optimum karı yakalayabilmektedirler.
Karlılığı arttıramayışımızın bir diğer nedeni olarak müşteri segmentimizin
tanımlanmamış olmasıdır. Müşteriler için artı değer üretip tercih edilebilme yarışında soru
şu. Müşterimiz kim sorusudur. Bu soruyu şöyle anlamlandırmak istersek, “Balık olmadan
balık yakalanmaz” sözünden de anlaşılacağı üzere yakalanmak istenen balığa göre yer, olta,
yem vb. unsurlar değişiklik göstermektedir. Müşteri segmentine göre de müşterilerimizin
ihtiyaç ve beklentileri değişmektedir. Kalite denen kavram ile anlatılmak istenen budur.
Kalite hedeflenen müşteri segmentinin ihtiyaç ve beklentilerinin karşılanmasıdır. Bu oran
müşteri gözündeki kalite notumuzdur. Kalite kavramı üç farklı unsurdan oluşur.
1. Fiyat Kalitesi
2. Ürün Kalitesi
3. Hizmet Kalitesidir.
Her müşteri bu üç unsuru farklı önceliklerde arar. Bizim önceliğimiz müşterilerimizin öncelik
sıralamasına göre olmalıdır. Müşterilerimizin satın alma gücüne göre bu sıralamalar farklılık
göstermektedir. Referansı müşteri olmayan firmaların karlı olma, uzun ömürlü olma ihtimali
de olmamaktadır.
Günümüzde karlılık adına diğer bir problemde maliyet yönetimidir. Birçok firma
maliyet yönetimi bir yana çıplak maliyet hesapları ile sadece rakiplerin fiyatlarına bakarak
fiyat oluşturmaktadırlar. Kapasitelerimiz ve kullanım oranı, sabit maliyetlerimiz ve birim
ürüne yüklediği maliyet ilişkisi iyi hesaplanmalı, BBA (Başa Bakış Analizleri) bilinmelidir.
Bugün var olma sürecinde daha hızlı üreten (ölçek ekonomisi) ile daha düşük maliyetle
üretebilen, daha az hata yapan firmalar geleceğe yürümektedir.
Karlılığı etkileyen en temel faktörlerden biri de kurumların sahip olduğu başka bir
değiş ile sahip olamadıkları “Doğru işe doğru insan” insan kaynaklarıdır. Karlılık için
farklılaşacaksak, daha az hata yapacaksak, daha hızlı üreteceksek, daha düşük maliyetler ile
üreteceksek yetkiliklerini tam kullanabilen yetkinlikte insan kaynaklarına ihtiyacımız var
demektir. Ülkemizde 2.500.000 kişi iş arıyor. 1.250.000 pozisyon içinde işveren personel
arıyor. Bu ne yaman bir çelişkidir.
İşletmeler için zaman, çalışanların zamanının toplamıdır. Zamanı etkin kullanmak
kişinin işinde kendini ifade edebilmesidir. Sahip olduğu yetkinlikler işin gerektirdiği
yetkinlikler ile örtüşüyor ise orada minimum hata, maksimum hız ve yüksek kalitede iş
ortaya çıkar. Burada temel ilişkiyi şu şekilde tanımlamak mümkündür. İnsan bir tohum, firma
ortamı kültürü bir toprak, yöneticilerimizin yönetim tarzı iklimdir. İşi çok iyi analiz ederek
tanımladığımız bir noktada doğru insanı doğru işe koymak mümkün olmaktadır. Ama ne işi
tanıyoruz nede gelen insanı doğru değerlendirebiliyoruz. İşi tanımak demek için gerektirdiği
yetkinlikleri, bilgileri, becerileri, yetenekleri, iş tarzını vb. bilmektir. Bir bahçıvan/çiftçi toprağı
analiz ettirmeden, tohum bu toprak için uygun mu bunu bilmeden ekim yapar mı? Fakat
işverenler işlerine bu anlayışla bakmıyorlar. İş analizlerini yaptıralım, işe alınacak kişinin işe
uygunluk, kurum kültürüne uygunluk yetkinlik ve bilgi açısından uygunluğunu kontrol edelim.
Cv yada kaportaya bakarak personel almayalım.
Yazar: Sinan GÜLTEKİN